Bir an nereden geldiğini anlayamadığımız bir hüzün sarar benliğimizi, kurtulmak isteyip de kurtulamadığımız bir hüzün. Tabağın dibinde kalan yemek ya da sofraya dökülen kırıntılar rahatsız eder bazen bizi. Yalnızlıktan korkar, kimi zaman karanlıkta kalamaz, sinemaya gidemez, asansöre binmeye cesaret edemeyiz. Sonuna kadar haklı olmamızı bilmemize rağmen ağzımızdan tek bir kelime çıkmaz/çıkaramayız, elimiz ayağımıza dolaşır bazen, bir soruyu cevaplayacakken, tepkimizi dile getirecekken, duygumuzu ifade edecekken; ütünün fişini çektim mi, ocağı söndürdüm mü, muslukları kapadım mı diye defalarca kontrol etme ihtiyacı hissederiz. Kimi zaman bildiklerimizi unuttuğumuz olur, kendimizin bile şaşırdığı şekilde öfkeye kapılır, öfke patlamaları yaşarız, saçmalıyorum dediğimiz anlarda bile ısrarla devam ettiğimiz olur yine. Ve anlamlandıramadığımız, kaynağını bulamadığımız, hayır diyemediğimiz; fakat asla yapmak istemediğimiz, olmasını istemediğimiz bir sürü “şey” olur hayatımızda. Bazen durduramayız, bazen kendimizde durduracak cesaret ve takati bulamayız. Gardımız düşer, omuzumuz çöker, üstümüzde kara bulutlar gezer, “neden ben” diye çıkmazlarda dolanır, çaresiz ,yetersiz, eksik ve bitkin hissederiz kendimizi. Bizi bütün gücüyle huzursuz, mutsuz eden; düşünce, duygu ve davranışların girdabında savrulur, dururuz.
Yaraları vardır aslında hepimizin. Basit ya da derin, açık ya da gizli, geçmişten günümüze taşıdığımız ve çoğunlukla zihnimizin arka labirentlerine yollarken, farkında bile olmadığımız, şimdiye kadar aslında çoktan unuttuğumuzu sandığımız yaralarımız. Ama içimizdeki bir yan unutmuyor o yaraları, hep onlarla baş başa çocuk yanımız. Geçmişimizin kuytularında yaşadığımız olumsuzlukları, sancıları, travmaları attığımız, o karanlık dehlizlerden gelen sesler, kıpırdanışlar rahatsız eder bizi. Çıkış yolu bulamadıkça da, daha büyük bir öfke, korku veya endişe sarar içimizi. Ve tanımlayamadığımız bir şekilde, her olayda, her an karşımıza çıkabilir bu korku ve kaygılarımız, bazen evde, bazen eşimizle, bazen çocuğumuzla, bazen patronumuzla, arkadaşımızla, bazen bir başkasıyla ve bazen de kendimizle.
Tam da bu noktada, yeni bir dünyaya açılan bir kapı olarak karşımıza çıkar “terapi”. Yeni bir başlangıç, yeni bir yolculuk için. Kendinizi tanımaya, sorunlarınızı anlamaya, direncinizi yükseltmeye, sorun çözme becerilerinizi ve kapasitenizi fark ettirmeye, baş edebilme ve mücadele azminizi desteklemeye, daha sağlıklı, daha huzurlu, daha dingin, daha kaliteli ve daha mutlu bir yaşam için düşünce, duygu ve davranışlarınızda farkındalığınızı geliştirmeye, iç görünüzü arttırmaya yönelik bir yolculuk.
Kendi iç dünyanıza yapacağınız bu yolculuğu en güzel şekilde gerçekleştirebilmeniz için sizleri bekliyor olacağız…