Tag Archive : Evlilik

En zor ilişki kararlarından bir tanesidir, sizi aldatan eşinize ikinci bir şans verip vermemek. Özellikle de bu karar eşiniz size yalan söylediyse, sizi manipüle ettiyse, yaşadığı diğer ilişkiyi ört bas etmeye çalıştıysa daha da zordur.

Fakat eşiniz genel anlamda güvenilir ise, aldattığından pişman ve gerçekten bundan sonrası için sadık kalacağına söz veriyorsa, birbirinizi sevdiğinize ikna olduysanız o zaman ne yapmalısınız?

Aldatma her zaman evliliğinizin bittiği anlamına gelmez, özellikle de eşiniz gerçekten yaptığından pişman olduysa. Özellikle uzun süredir evliyseniz, çocuklarınız varsa, bu evliliğin devam etmesi için bir umut olarak düşünülebilir.

Fakat ne olursa olsun bundan sonra ikiniz de evliliğinizin, aranızdaki bağın artık eskisi gibi olmayacağını bilmelisiniz. Eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsanız hiçbir şey olmamış gibi davranmamalısınız. İkinizin de bu evliliğe dair yapılması gereken çok şeyin olduğunu bilmesi gerekir. Eşinize ikinci bir şans vermeden önce, yaşadığınız acıdan ve öfkeden kurtulmak, güven ilişkinizin yeniden onarılması, yeniden aranızda ki yakınlığın inşa edilmesi ve iletişimin güçlendirilmesi üzerine düşünmelisiniz.

Kendinize Şu Soruları Sormalısınız

  • Eşiniz sizi ilk defa mı aldattı?
  • Eşiniz aldatmanın sizde sebep olduğu duyguları anlayabiliyor mu?
  • Eşiniz aldatmayı bir sorun olarak görüyor mu?
  • Aldatmanın sebepleri ne olursa olsun eşiniz kendisinde değiştirilmesi gereken yönlerin olduğun kabul ediyor mu?
  • Eşinizin gerçekten pişman olduğuna inanıyor musunuz?
  • Eşiniz bu konuda çift olarak ve bireysel olarak yardım almayı kabul ediyor mu
  • Eşinizle bundan sonra neşeli, huzurlu bir evlilik sürdürebileceğinize inanıyor musunuz?
  • Eşinizin ilişki kurduğu kişiyle tüm bağları koptu mu?
  • Eşinize bir daha güvenebileceğinize inanıyor musunuz?
  • Evliliğinizin kurtarılmaya değer olduğunu düşünüyor musunuz?
  • Eşinizi affedebilir misiniz yoksa bu durumu devamlı evliliğinizde sıcak bir halde mi tutarsınız?
  • Eşinizden intikam almayı veya misilleme yapmayı düşünüyor musunuz?
  • Evliliğiniz üzerinde çalışmaya ve sorunlarınızı çözmeye hazır ve istekli misiniz?
  • Eşiniz yakalandığına mı üzülmekte yoksa size yaşattığı acıya mı üzülmekte? Bu önemli bir ayrıntıdır.

Bu soruları kendinize sormak ve dürüstçe cevap vermek bundan sonrasında ne yapacağınızı, eşinize ikinci bir şans verip vermeyeceğinizi anlamanıza yardımcı olabilir. Eğer tek başınıza bu soruların cevaplarını bulmakta zorlanıyorsanız bir uzmandan mutlaka yardım almayı düşünmelisiniz.

Diyelim ki eşinize ikinci bir şans vermeye karar verdiniz, o zaman eşinize bunun son bir fırsat olduğunu ve tekrarlanırsa artık başka bir şansının olmayacağını söyleyebilirsiniz. Ayrıca eşinize, kendisine şans vermenizin, bu konuda uzlaşmaya, bir şeyleri düzeltmeye çalışmak isteğinde olmanızın, aldatma davranışına göz yumduğunuz anlamına gelmediğini anlatmak önemlidir. Bunun yanı sıra aldatan eşin, neden aldattığına dair açıklamalar yapması, eşinin sorularını cevaplaması, gerçekten özür dilemesi, bundan sonrası için dürüst ve güvenilir olması önemlidir. Örneğin, eşinizin telefon mesajlarına, maillerine, sosyal medya hesaplarına erişebilme isteğiniz olabilir ve aldatan taraf bu şeffaflığı sağlamayı kabul etmelidir. Çizilen bu sınırlar ile hem eşiniz sorumluluk alır, hem de siz kendinizi daha güvende hissedersiniz.

Kendinize Karşı Acımasız Olmayın

Aldatılan çoğu eş bunu kişisel olarak algılar, kendilerini suçlayabilir, kendilerinin iyi, güzel, değerli vs olmadığına inanarak, eğer farklı olsalardı aldatılmayacaklarına inanabilirler. Ama bu inanç gerçeklerden uzak bir inançtır. Kendinize verdiğiniz değer, ne olursa olsun eşinizin sizinle ilgili görüşlerine bağlı olmamalıdır. Aldatma ile ilgili sorumluluk eşinize aittir, evet belki bir uzman yardımı alarak düzeltilmesi gereken hususlar vardır, fakat sebep ne olursa olsun bu durum aldatmayı mazur göstermez.

Sonuç olarak, seçeceğiniz yolun ne olacağına kimse sizin yerinize karar veremez. Kendiniz ve evliliğiniz için doğru olanı ancak siz belirleyebilirsiniz. Seçiminiz konusunda bir karar almadan önce bu konuyla ilgili bilgi ve danışmanlık almak en sağlıklısı olacaktır. Bir evlilik terapisti veya danışmanla görüşmek doğru seçimi yapmanıza yardımcı olabilir.

Klnk.Psk. Sezen Sağlam

 

Kaynak: https://www.verywellmind.com/giving-cheating-spouse-second-chance-2303074

Aldatma travmatik bir durum olup, bir evlilikte karşılaşılabilecek en zorlu problemlerden birisidir. Bazı eşler aldatıldıklarını öğrenmelerine rağmen duruma kör olabilirken, bazıları ise eşinin anormal davranışları nedeniyle aldatıldığından şüphe edebilir. Eşinizin aldattığına dair birçok işaret olabilir. Tabi ki bu işaretler kesin doğruluğu yansıtmayıp, kişiden kişiye ve yaşanılan durumlara göre de ortaya çıkabilir.

 

Eşinizle Olan İletişiminizdeki Değişiklikler

  • Artık eşinizin sizinle eskisi gibi iletişim kurmasını sağlayamıyorsanız
  • Söylediklerinizi duymazdan geliyorsa
  • Rahatsız edici bir konudan kaçınmak için konuyu değiştiriyorsa
  • Siz daha tek kelime bile söylemeden öfkeleniyorsa
  • Sorduğunuz soruları cevaplamayı reddediyorsa
  • Mevcut sorun hakkında konuşmak yerine suçlamalarda bulunuyorsa
  • Konuşmaktan kaçınmak için sizi devamlı erteliyor ve bahaneler buluyorsa

 

Görünümünde ve Hobilerinde Değişiklikler

Elbette ki görünümünde değişiklikler yapan ve her hobi edinen eş aldatmıyordur, ama ilginizi çeken ve düşünmeniz gereken durumlar olabilir.

  • Eşiniz her zamankinden daha farklı ve güzel giyiniyor veya görünüşüne karşı ani bir ilgisi oluştuysa
  • Eşiniz, günde birkaç saat alışılmadık yeni bir hobi ediniyorsa. Siz onun bu yeni edindiği hobilerine ilgi gösterdiğinizde, verdiği cevaplar belirsizlik içeriyor veya sizde üzüntü yaratıyorsa.
  • Eşiniz işte daha uzun saatler çalışıyorsa.

 

Davranış Değişiklikleri

Eşinizin davranış değişiklikleri tabi ki her zaman bir sadakatsizlik varlığını göstermez. Kişi yaşadığı bir takım problemler veya iş stresi gibi konular yüzünden de değişik davranışlar sergileyebilir. Belirtilen sebepler bir aldatmanın varlığını işaret ediyor olabilir de olmayabilir de.

  • Eşiniz size veya çocuklarınıza karşı eskisinden daha olumsuz ve aksi davranıyorsa.
  • Eşiniz sizi daha çok eleştiriyorsa.
  • Eşiniz sizinle veya çevresindekilerle daha sık kavga ediyorsa.
  • Sadakatsizlik veya ilişkilerden bahsettiğinizde eşiniz çok savunmacı bir tavır sergiliyorsa.
  • Aldatma konusunda bir güvence istediğinizde, verdiği cevap size tatmin edici gelmiyorsa.

 

Yalan ve Kaçınma

Evlilikte sahtekârlık bir alarm durumudur. Yalan ve kaçınma stratejileri, eşinizin aldatıyor olabileceğini gösterebilir.

  • Eşinizin sizden devamlı kaçtığını fark ediyorsanız.
  • Artık sizinle bir yerlere gitmek ya da bir şeyler yapmak istemiyorsa.
  • Eşinizin size çeşitli konularda yalan söylediğini fark ediyorsanız.
  • Eşinizin sırrına ortak olan arkadaşları, sizin yanınızda endişeli tavırlar sergiliyorlarsa.
  • Eşinizin şeffaflığının kaybolduğunu ve daha gizemli göründüğünü fark ediyorsanız.
  • Eşinizin gözlerinin etrafta kontrolden çıkmış gibi gezindiğini fark ediyorsanız.
  • Eşiniz sizi kendisini aldatmakla suçluyorsa.

 

Kayıtsızlık ve İlgisizlik

Eşiniz eskiden yapmayı sevdiği şeylere karşı ilgisizlik göstermeye başlayabilir. Böyle bir durumla karşılaştığınızda eşinizle bu durum hakkında konuşun. Eğer bu durumun gerçekçi sebepleri yok ve siz aldatıldığınızdan şüpheleniyorsanız bu değişim başka bir ilişkinin varlığını gösterebilir.

 

Seks Hayatınızdaki Değişiklikler

Evliliğinizde zaman zaman seks yapma sıklığınızda değişiklikler olabilir.  Ancak aşağıdaki işaretler başka bir ilişki olasılığını da gösterebilir.

  • İlişkinizde önemli ölçüde yakınlığın ve paylaşımlarınızın azaldığını fark ediyorsanız.
  • Seks hayatınızda önemli ölçüde azalmalar oluyorsa.
  • Sekste daha önce hiç olmayan fakat eşinizin denemek istediği pek çok yeni şey dikkatinizi çekiyorsa.
  • Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyonunuz olduğunu fark ettiyseniz.

 

Parasal konular

Hemen hemen tüm evliliklerde zaman zaman, maddi olarak sıkıntılar yaşanabilir. Ancak evliliğinizde dikkatinizi çeken bazı harcamalar olabilir.

  • Kredi kartı ekstrelerinde eşinizin yapmış olduğu ekstra harcamalar dikkatinizi çekiyorsa.
  • Daha önceden sorun olmayan harcamalar ikinizin arasında sorun yaratmaya başladıysa.

 

Teknoloji Kullanımındaki Değişimler

Aldatma genellikle çevrimiçi veya kısa mesajlarda ortaya çıkar. Ve eşiniz hiç olmadığı kadar teknolojiyle ilgilenmeye başlayabilir. Aşağıdaki işaretler dikkat çekici olabilir.

  • Eşiniz günün belirli saatlerinde aniden ulaşılamaz durumda oluyorsa.
  • Eşiniz telefonuna şifre koymuş veya şifresini değiştirmiş ve sizinle paylaşmak istemiyorsa.
  • Eşiniz her zaman telefon görüşmeleri yapmak için gizlice ortalıktan kayboluyorsa.
  • Eşiniz ortak paylaştığınız cihazları artık kullanmayı tercih etmiyorsa.
  • Eşinizin sosyal medya kullanımı fazlalaştıysa bir aldatmanın varlığından şüphelenebilirsiniz.

 

Klinik Psikolog Sezen Sağlam

Kaynak: https://www.verywellmind.com

 

Bir ilişkinin en başında narsisizm işaretlerini anlamak genellikle zordur, ancak vakit geçtikçe bu işaretleri görmek daha kolaylaşabilir. Eşinizin narsist olup olmadığını nasıl anlarsınız? Aşağıda merak ettiğiniz cevapları bulabilirsiniz.

1-Böyle bir partneriniz varsa kendinizi ilişkiye bağlı hissetmeyebilirsiniz. Genellikle bu yapıdaki eşler ile gelecek planları yapmak, hayalini kurduğunuz yaşam için birlikte karar verip bir şeyler için çabalamak zordur. Çünkü bu kişiler genellikle kendileriyle ilgilidirler, kendileriyle fazlasıyla övünürler, eşlerine nadiren ilgi gösterirler. Onların mutlulukları tamamen iş ve para konusundaki prestijlerine bağlıdır.

2-İlişkiniz boyunca onların isteklerini yapmazsanız veya onların istediklerini vermezseniz iyi şeyler olmayacağını hissedebilirsiniz. İlişki içerisinde sizi inceden inceye tehdit ettiklerini anlarsınız. Bundan dolayı da aynı fikirde olmadığınız, istemediğiniz durumlarda bile sadece huzursuzluk olmasın diye onların isteklerini yaparsınız. Bu narsistik eşlerin istediklerini yaptırmak için manipüle etme yollarından biridir.

3-Hayatınızda başardığınız birçok şey olmasına rağmen halen yetersizlik duyguları yaşarsınız. Çünkü eşiniz ilişkiniz içerisinde devamlı sizi küçük düşürme veya yaptığınız şeyler hakkında olumsuz yorumlar yapma eğiliminde olur. Bundan dolayı bir türlü kendinizi iyi hissedemezsiniz.

4-Narsist bir eş ile sohbet etmek zor olabilir, çünkü tepki vermenizi sağlamak için sürekli sizin düğmelerinize basmaya çalışabilir, çünkü başkalarının duygularını kontrol etmek kendilerini aşırı tatmin eder. Onunla sohbet ederken kendinizi akıl oyunlarıyla uğraşıyor gibi hissedebilirsiniz.

5-Narsistler bir şeyi yanlış bile yapsalar her şeyin her zaman başkasının hatası olduğunu düşünürler. Narsist eşiniz özür dilemez, çünkü diğer insanları kendileri ile eşit düzeyde görmezler. Davranışlarının sorumluluklarını almazlar ve hep başkalarını suçlarlar. Her şeyin sizin yüzünüzden olduğunu söylerler ve bu da size doğru yaptığınız hiçbir şey yokmuş hissini verir.

6-Böyle bir eş ile evliyseniz eğer, eşinizin ruh halinin ne zaman nasıl olacağını tahmin etmeniz zordur. Kendinizi yumurta kabukları üzerinde yürüyor gibi hissedebilirsiniz. Bir an her şey eşiniz için yolunda gibi görünüyorken, bir an ona kendisini kötü hissettiren bir şey olabilir ve öfkelenebilir. Böyle bir ilişki içinde kendinizi kaybolmuş hissetmeniz muhtemeldir. Çünkü bir süre sonra her şeyi eşinizi mutlu etmek için yapıyor olarak bulabilirsiniz.

7-Dışarıdan bakıldığında herkes eşinizi çekici ve mükemmel bir eş olarak görüyor olabilir. Bunun nedeni narsistlerin topluluk içerisinde gerçek renklerini göstermemelerinden kaynaklanır ama siz eşinizle yalnız kaldığınızda durum hiçte böyle değildir.

8-Bir narsist eşini sürekli eleştiriyor olabilir, eşinin kilosu, giysileri, saç şekli konusunda devamlı yorumlarda bulunabilir. Tüm bunları eşini küçük düşürecek şekilde dalga geçerek, eşinin yüzüne karşı veya arkasından yapabilir.

9-Narsist eş çoğunlukla kendi ihtiyaçları ile ilgilenir. Bir olay yaşandığında bu yaşanandan kendilerinin nasıl etkilendikleri üzerine kafa yorarlar, eşleri veya çocukları ile ilgili düşünmezler. Eşine veya birlikteliğine değil, sadece kendilerine yararı dokunacak şeyler yaparlar.

10-Bir narsist genellikle usta bir flörtözdür, çekicidir ve insanların ayaklarını yerden kesmeyi iyi bilir. Bu hallerinden dolayı kendinizi eşinizin sadık olup olmadığını sürekli sorgularken bulabilirsiniz.

11-Onunla ilk flört etmeye başladığınızda, size kendinizi dünyanın en harika insanı gibi hissettirebilir. Fakat ilişkiniz ilerledikçe ve bir takım sorunlar ortaya çıkmaya başladıkça eşiniz sizi değersizleştirmeye ve görmezden gelmeye başlar. Bu da onların, kendilerini ilk başta gösterdikleri kişi olmadıklarını kanıtlayan bir durumdur. Başlarda sizi kendisine bağlamak için aşk bombardımanına tutarken,  evlendikten sonra durum farklılaşır.

12-Sizinle olan ilişkisinde kendisini kötü hisseden narsist eş sessiz kalarak sizi kontrol etmeye çalışabilir. Tekrar kendisini iyi hissedene kadar sizin varlığınızı görmezden gelir ve sevgisini esirger. Genellikle bunu kendileri bir fayda sağlayacakları zaman yaparlar.

13- Söz verdikleri zaman o sözü tutup tutmayacaklarından emin olamazsınız. Narsistler vaatlerde bulunup ve daha sonra bu vaatleri yerine getirmemekle ün salmışlardır. Bir narsistle evli olduğunuzda güvenebileceğiniz bir eşiniz varmış gibi hissedemeyebilirsiniz ve kendinizi her şeyi yapmak zorunda olarak bulabilirsiniz.

14-Narsistler değişmeye istekli değillerdir. Çünkü böyle bir istek onların yanlış olduklarını kabul etmeleri anlamına gelir ve hiçbir narsist bunu kabul etmez. Ancak bazı narsistler gurur duyarak kendilerinin narsist olduğunu kabul eder ve değişmesi gerekenlerin başkaları olduğunu söylerler. Eğer eşiniz davranışlarını değiştirmek istemiyorsa, bu bir narsistle evli olduğunuzun göstergesi olabilir.

15-Narsist eşiniz sizin doğru bildiğiniz her şeyi sürekli inkâr edebilir. Yapmış olduğunuz bir davranışı veya söylemiş olduğunuz bir sözü o şekilde yapmadığınıza veya söylemediğinize sizi inandırmak için uğraşabilir. Eşiniz davranışlarınız hakkında yalanlar söyleyebilir ve gerçekleri çarpıtmaya çalışabilir. Ve bu durumda siz kendinizden şüphe etmeye başlayabilir ve deliriyormuş gibi hissedebilirsiniz.

Klinik Psikolog Sezen Sağlam

Kaynak: www.verywellmind.com/

Sınır koyma, insanların size yaklaşmalarına duygusal olarak ne kadar izin verdiğiniz olarak tanımlanabilir. Ayrıca sınırlar, bir ilişki içinde çizgiyi çizdiğiniz yerdir. Çizdiğiniz bu çizgiler sizin “siz” olarak kalmanıza, evlilik içerisinde kimlik duygunuzu ve kişisel alanınızı korumanıza yardımcı olur ve bu durumda evliliğinizin daha sağlıklı ilerlemesine olanak sağlar. Aslında tüm sağlıklı evliliklerin sınırlara ihtiyacı vardır.

İlişkide sınırlar eşlerin birbirilerine saygı duyduğunu ve sevildiğini hissetmelerini sağlar. Ayrıca sınır koyarak eşler ilişkideki bağımsızlıklarını da korumuş olurlar ve böylelikle ilişkinin içerisinde tamamen kaybolmazlar.

Evlilikte Hangi Alanlarda Sınırlar Oluşturulmalıdır?

1-Eşler kişisel mahremiyetleri ile ilgili alanlarda sınır koymak isteyebilirler, bunların neler olduğu konusunda karşılıklı tartışarak karar verilebilir. Mesela çiftler birbirlerinin telefonlarını karıştırmama, e-posta ve sosyal medya hesaplarını kurcalamama, geçmiş ile ilgili ayrıntılı bilgiler isteme konusunda baskıcı olunmaması gibi konularda sınırlarını koyabilirler.

2-İletişim halindeyken birbirlerine bağırmama, birbirlerine herhangi bir lakap takmama gibi konularda sınır koyabilirler.

3- Ev içerisinde yapılacak işler, ebeveyn olarak alınacak sorumluluklar, birlikte ortak geçirilecek zamanlar konusunda sınırlar belirlenebilir.

4-Herkes kendi çalışma zamanı ve bireysel geçirmek istedikleri zaman ile ilgili sınırlarını koyabilir. Bunlar ortak geçirilecek zamanlar göz önüne alınarak planlanırsa daha anlaşılabilir ve dengeli bir durum ortaya çıkar.

5-Ekonomik konularda da sınırlar koyulabilir. Mesela, para konusunda şeffaf olunması, para ve borç saklanmaması, bir şey satın alırken eşlerin birbirlerine ne kadar bir limite kadar haber vermeyecekleri gibi.

6-İlişkinin kuralları, mesela eşler sadakat, bağlılık, güven ve saygı konusunda birbirinden beklentilerinin neler olduğu konusunda tartışarak, sınırlarını koyabilirler.

7-Diğer insanlarla sosyal ilişkileri konusunda, mesela köken ailelere ne kadar sıklıkta gidileceği, ailelerin onların iç işleri hakkında ne kadar bir bilgiye sahip olabilecekleri gibi konularda sınırların konulması uygun olacaktır.

Eşinize Sınırlarınızı Nasıl Anlatmalısınız?

1-Eşinizle sınırlarınızı paylaşırken, net bir dil kullanın. Böylece eşiniz istek ve taleplerinizi herhangi bir belirsizlik olmadan tam olarak anlayabilir.

2-Sınırlarınızı belirleme noktasında ihtiyaçlarınızı ve duygularınızı eşinize anlatırken “ben” dilini kullandığınızdan emin olun.

3-Kendisine koymak istediğiniz bu sınırın neden önemli olduğunu mutlaka anlatın bunu anlatmanız eşinizin isteklerinizin mantığını anlamasına yardımcı olur.

4- Sınırlarınızı paylaştıktan sonra eşinizi dinleyin ve bu sınırların ona nasıl geldiğini anlatmasına izin verin.

5-Sınır ihlali gerçekleşirse neler yapılabileceği ile ilgili kararlar alın.

Sınırları belirlemek biraz zor olabilir. Evliliğinizde kendinizi ifade etmekte ve sınırlarınızı koymakta zorlanırsanız bir evlilik terapistinden yardım almanız faydalı olabilir.

Klinik Psikolog Sezen Sağlam

Narsistik bir partner ilişkiyi nasıl olumsuz etkiler?

Narsistik ilişkiler çok zorlayıcı ilişkilerdir. İster eşler arasındaki ilişkilerde, ister arkadaşlık ilişkilerinde, isterse de ebeveyn-çocuk ilişkilerinde olsun,  narsist kişiler genellikle başka birini gerçekten sevmekte zorlanırlar, bununda sebebi gerçekten kendilerini sevmemeleridir.  Kendileriyle çok fazla meşguldürler. Partnerlerini gerçekten ayrı bir kişi olarak “göremezler”. Partnerlerini yalnızca ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları veya ihtiyaçlarını karşılayamadıkları açısından görme eğilimindedirler. Eşlerine ve çocuklarına yalnızca bu ihtiyaçları karşılama yetenekleri açısından değer verirler. Narsist kişiler genellikle eşlerinin duygularıyla empati kurma becerisinden yoksundurlar. Bu empati eksikliği, birçok zor duyguya da yol açar. Fakat buna rağmen birçok kişi kendisini narsistik bir partnerle ilişki içerisinde bulur.

Narsist partnerler, özellikle başlangıçta çok çekici olabilirler, özellikle ilişkilerinin başlarında partnerlerine etkileyici tavırlar gösterirler,  cezp edici hediyeler alırlar, iltifatlar ederler ve bu baştan çıkarıcı tavırlarla partnerlerini etki alanlarına almayı başarırlar.  İlişki başladıktan kısa bir süre sonra ise ilişkilerde fazla kontrolcü olabilirler, kıskanç hissedebilir veya kolayca incinebilirler. Narsistik yaralanmalar meydana geldiğinde, genellikle kırılırlar, tepkileri sert ve dikkat çekici olur. Narsistler, birine anında deli gibi aşık olabilirler ve çok çabuk bağlanırlar. Ancak bu ilk sevgi ve bağlılığı kolayca sürdüremezler. Narsist bir kişiyle ilişki içinde olan partnerler kendilerini bir süre sonra çok yalnız hissedebilirler. İlişki içerisinde sadece bir aksesuar olduklarını, ihtiyaç ve isteklerinin partnerleri için önemsiz olduğunu düşünebilirler.  Narsist eşler her zaman kendilerini haklı görürler, kendileri her şeyi daha iyi biliyormuş gibi davranırken, eşlerine ise yanlış veya yetersizmiş gibi hissettirirler. Bu durumda genellikle ilişki içerisindeki diğer kişinin öfkeli olmasına ve hep kendini savunmaya çalışmasına ve kendisi hakkında kötü hissetmesine sebebiyet verir.

Narsistik bir ilişki içinde olduğunuzu nasıl anlarsınız?

Partneriniz tamamen kendisiyle ilgiliyse, her zaman ilgiye ve onaya ihtiyaç duyuyorsa, eleştiriye aşırı tepki veriyorsa narsist olabilir.  Her zaman haklı olduklarını, her şeyin daha fazlasını bildiklerini veya en iyisi olmaları gerektiğini düşünürler. Narsist bireyler, ancak ilişkide oldukları kişi onların ihtiyaçlarını karşıladıklarında veya onlar için bir amaca hizmet ettiklerinde o kişiyle ilgileniyormuş gibi görünürler.

Aşağıda, narsist bir partnerin sahip olması muhtemel bazı ortak özellikler yer almaktadır: ( Bu özelliklerin kendilerini gösterme derecesi kişiye bağlı olarak değişebilir.)

  • Hak veya üstünlük duygusu
  • Empati yapamama
  • Manipülatif veya kontrol edici davranışlarda bulunma
  • Hayranlık ve onay için gereksinim duyma
  • Genellikle başkalarının ihtiyaçlarını göz ardı ederek kendi ihtiyaçlarını karşılamaya eğilimli olma
  • Eleştiriye açık olmama

Bir kişinin narsist bir partnerle başa çıkmak için yapabileceği şeyler nelerdir?

Eğer kendinizin bir narsistik ilişki içerisinde olduğunuzu fark ederseniz, öncelikle sizi böyle bir eş seçmeye yönlendiren bilinç dışı motivasyonlarınızı anlamak için çalışabilirsiniz. Nasıl bir ebeveynle yetiştiniz? İlişkide kontrolün eşinizde olması konusunda daha mı rahat hissediyorsunuz? Pasif olmak size iyi gelen bir şey mi? Devamlı alkışlanan, spot ışıkları altında olan biriyle olmak size değer mi katıyor? Bu yüzden narsistik bir ilişki içerisinde kendi rolünüz hakkında fikir sahibi olmak önemlidir. Ve bu dinamiği anladıktan sonra kendiniz değiştirmek için çalışmalara başlayabilirsiniz. Sizin değiştiğinizi gören narsist eşiniz de bu sayede ilişki tarzını değiştirmeye başlayabilir. Bunun yanı sıra eşinizin bu şişirilmiş, kendini beğenen, büyüklenmeci yapısının aslında içindeki kendinden nefret etme ve yetersizlik hislerini kapatmak için geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğunu ve bunun kendisinin de farkında olmadığını anlarsanız, ilişki içerisinde kendisine şefkat gösterebilirsiniz. Tüm bunlar ışığında narsist eşinize sınır koymalı, kurban rolünden çıkmanız için kendi öz-değerinizi ve özgüveninizi geliştirmeniz gerekmektedir.

 Klinik Psikolog Sezen Sağlam

Kaynak: www.psychalive.org

Aldatma ve sadakatsizlik birbirinin yerine kullanılan kavramlar olsa bile aslında farklı şeylerdir. Aldatma, sadakatsizlik sonucu ortaya çıkan, dürüstlüğe zarar veren, söylem ve davranışlardır. Sadakatsizlik bir seçim, aldatma ise bu seçim sonrası ortaya çıkan eylemlerdir.
Aldatma kişinin evli veya ilişki içerisinde olduğu kişi dışında bir başkasıyla yaşadığı, güven ilişkisini sarsan, çiftlerin birbirlerine verdikleri sözleri ihlal eden, cinsel ve duygusal olarak yaşanan eylemlerdir. Evliliklerde aldatma bazen yaşanan sorunların sonucu olabilirken, bazen de evliliklerde yaşanan sorunların sebebi olabilmektedir. Aldatmalar sadece sağlıksız, sorunların olduğu evliliklerde değil, hiç sorunsuz evliliklerde de görülebilmektedir.
Aldatma evliliklerde ve ilişkilerde güven duygusunu derinden sarsan çok incitici bir durumdur ve geçmişten günümüze artış göstererek devam etmektedir. Aldatma bir evlilikte sadece çiftleri değil tüm aile bireylerini ve özellikle de çocukları olumsuz etkiler.
Aldatma veya aldatılma evlilik terapistlerine en fazla getirilen problemlerden biri olmakla beraber, evliliklerin sonlanmasına en fazla sebep olan nedenlerden biridir.

Peki aldatmanın nedenleri nelerdir?

Aldatmanın nedenleri oldukça fazla ve karmaşıktır. Bu nedenler arasında evlilik ilişkisinin kalitesi önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle evlilik içerisindeki duygusal ve cinsel tatminin az olması veya düşük bir kalitede olması aldatmaya neden olabilir.
Bunun yanı sıra evliliklerde yaşanan mutsuzluk ve çatışmalar, evlilik dışında ortaya çıkan fırsatlar ve seçenekler de aldatmalara neden olmaktadır. Eşlerin birbirlerini duygusal anlamda anlamamaları, birbirlerine duygularını ve ihtiyaçlarını anlatmada yetersizlik yaşamaları, birbirlerinin gereksinimleri ve ilgileri konusunda ortak noktada buluşamamaları, çiftlerin evlenmeden önce birbirlerini tanıyamamış olmaları, kültürel ve etnik farklılıkların sorun oluşturması ve bunlarla baş edememe, evlilikle ilgili gerçek beklentilere sahip olunmaması, cinsellik ile ilgili merak edilenlerin olması ve bu merakların eş ile paylaşılamaması, eşlerin cinsel bağımlılıklarının olması, çiftlerin can sıkıntısı ve bıkkınlıklar yaşayarak sahip oldukları heyecan duygusunu evliliklerinde kaybetmeleri, evliliğin getirdiği sorumluluklarla uğraşırken eşin göz ardı edilmesi, ekonomik nedenlerin getirdiği huzursuzluklar, eğitim düzeyi gibi nedenler aldatmanın nedenleri arasında sayılabilir.
Aldatmanın en sık nedenleri arasında evlilik içerisinde eşlerin duyduğu öfke, takdir edilmeme, hayal kırıklığı yaşama, birbirinden ve evlilikten sıkılma gibi duygular vardır. Bazı aldatmalar ise önemli psikiyatrik bozukluklar, kişilik bozuklukları veya cinsel sapkınlıklar yüzünden gerçekleşmektedir.

Uzman Klinik  Psikolog Sezen Sağlam

Eşlerinizin, ebeveynleriniz ile geçinmesi zordur ve her zaman mümkün de olmayabilir. Eğer karınız ve anneniz çatışıyorsa, evliliğinizin zarar görmemesi için yapmanız gerekenler.

  • Karınızı dinleyin

Bir insanın hayatta kazanabileceği en büyük yeteneklerden biri nasıl dinleyeceğini öğrenmesidir. Karınız ve anneniz arasında açıkça bir sorun olduğunda ilk önce karınızı dinlemelisiniz. Sorunun ne olduğunu anlamaya çalışmalı ve onu, onun bakış açısından anladığınızdan emin olmalısınız. Sorun hakkında kendi fikriniz olabilir, ancak öncelikli olarak karınızın bakış açısını anlamanız gerekir.

  • Karınızın sınır çizmesine yardımcı olun

Örneğin; annenizin çat kapı devamlı gelmesinden dolayı karınız stresli hissediyorsa, eşinizin sınır çizmesine yardımcı olun. Sınırlarınız ne olursa olsun, evliliğiniz için yapabileceğiniz en sağlıklı şeylerden biri de orijinal aileniz ile ilişkiniz açısından sınırları belirlemektir. Bu, onlardan nefret ettiğiniz anlamına veya onları asla görmek istemediğiniz anlamına gelmez, sadece karınıza öncelik vermiş olursunuz, böylelikle de mutlu bir eşe ve mutlu bir yaşama sahip olabilirsiniz.

  • Eşinize, sizden beklentilerinin neler olduğunu ve neye ihtiyacı olduğunu sorun

Bunu tahmin etmeye çalışmayın, kendisine sizden neler istediğini, neler beklediğini sorun ve isteklerini yapmaya çalışın.

  • Annenizle ikiniz için de konuşun

Karınıza, annenizle bir sorun yaşadığınızda “bunu anneme sen söylemelisin” demeyin. Annenizle ikiniz için, bire bir veya çift olarak konuşmak ilişkiniz için daha sağlıklı olacaktır. Bu, kendiniz için yaşadığınız durumun sahibi olduğunuz ve bu durum içerisinde karınızla aynı yerde olduğunuz anlamına gelir.

  • Eşinizle anneniz arasındaki ilişkinin ortasında kalmayı reddedin.

Aralarındaki herhangi bir anlaşmazlığa aracılık etme ya da farklı bakış açılarını yorumlama niyetinde olmadığınız açıkça belirtiniz. Kendiniz için sınırlar koymak, sizi günlerce sürebilecek kederden kurtarabilir .

  • Erkekler, karınıza annenizden daha fazla öncelik vermelisiniz.

Çoğu erkek bunu yapamıyor. Anneyle olan göbek bağı kesin ve kararlılıkla kesilemiyor. Evlendiğiniz zaman, karınıza kararlı bir şekilde öncelik vermeli ve bunu annenize iletmelisiniz. Bunu belki de bir olay yaşadığınızda açıklığa kavuşturabilirsiniz.  Anne “seni çok seviyorum, ama şimdi evliyim ve ……. hayatımın bir numaralı kadını olmalı” diyebilmelisiniz. Bu belki annenizi acıtabilir ama açık olmak sonrası için iyi olacaktır.

  • Bir kızın kalbini kazanmak sadece evlilik ile bitmez.

Evlendiğinizde, eşiniz orijinal ailenizden daha öncelikli ve tercih edilen olmalıdır. Öncelikli ve en önemlisi olduğunu anlaması önemlidir ve ailenizle yeni sınırlar oluşturmanız önemlidir. Annene karının önce geldiğini açıkladığında, muhtemelen daha iyi anlaşacaklardır, çünkü senin için rekabet etme ihtiyacını ortadan kaldırmış olacaksınız.

  • Eşinizle ve annenizle ayrı ayrı kaliteli zaman geçirin.

Açıkçası, her şeyin bir aile olarak birlikte yapılması gerekmiyor. Açıkçası, eşinizle özel zaman geçirmek daha kolay olacaktır. Ancak annenizle (ebeveynlerinizle) birebir ilgilendiğinizden de emin olun, böylece büyüdüğünüz aile ile süreklilik sağlamış olursunuz.  Çünkü köken ailenizle paylaştığınız her şeye saygı gösterilmesi gerekiyor. Bir eşin(karı/koca) sadece ailenizden hoşlanmadığı için ailenizle birlikte olma ihtiyacınızı ve arzunuzu kabul etmemesi, kök ailenizle teması sınırlamak için asla yeterli bir neden değildir.

Buradaki asıl mesele, herkesten önce en fazla evliliğinizin ilgiyi hak ettiğidir. Öncelikli olarak karınızla olan ilişkinizdir ve bu ilişkinin sağlıklı olmasıdır. Evliliğinize bu hakkı verdiğinizde, diğer tüm ilişkiler kendi kendine yoluna girecektir.

Evlilik öncesi danışmanlık, çiftlerin evlenmeye hazırlanmalarına yardımcı olan bir terapi şeklidir. Evlilik öncesi danışmanlık, eşlerin güçlü ve sağlıklı bir ilişkilerinin olmasını sağlamaya yardımcı olur,çiftlere istikrarlı ve tatmin edici bir evlilik için daha iyi bir şans verir. Bu tür bir danışma aynı zamanda evlilik sırasında sorun yaşanmasına sebep olabilecek zayıflıkların belirlenmesine de yardımcı olur.

Evlilik öncesi danışmanlık genellikle evlilik ve aile terapisti olarak bilinen terapistler tarafından verilir.

Evlilik öncesi danışmanlık eğitseldir, geliştiricidir ve önleyicidir. Evlilik öncesi danışmanlık, çiftlerin evlilik öncesinde ilişkilerini geliştirmelerine, birbirlerini ve kendilerini daha iyi anlamalarına ve tanımalarına olanak sağlar. Evlilik öncesi danışmanlıkta, para ile ilgili konular, iletişim becerileri, inançlar ve değerler, evlilikte roller, cinsellik, çocuk sahibi olma isteği, aile ilişkileri, karar verme becerileri, öfke ile başa çıkma, birlikte zaman geçirme gibi konular üzerine çalışılabilir.

Evlilik öncesi danışmanlık, evlenecek çiftlerin iletişim kabiliyetlerini geliştirmelerine, evlilik için gerçekçi beklentiler belirlemelerine ve çatışma çözme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur.

Kendi değerlerinizi, düşüncelerinizi ve geçmişinizi bir ilişkiye getirdiğinizi ve her zaman birbirinizle uyuşmayabileceğinizi unutmayın. Örneğin, aile sistemleri ve dini inançlar çok değişkendir. Pek çok çift, ilişki ve evlilik içerisinde etkili olan anne-babasıyla ve diğer rol modelleriyle çok farklı bir gelişim yaşamıştır. Birçok insan evlendiğinde sosyal, finansal, cinsel ve duygusal ihtiyaçlarını daha rahat karşılayacağına inanır fakat bu her zaman böyle olmayabilir. Siz ve eşiniz evlilik öncesinde aranızdaki farkları ve beklentileri tartışarak, evlilik sırasında birbirinizi daha iyi anlayabilir ve destekleyebilirsiniz.

Evlilik öncesinde ihtiyaç duyduğumuz temel hazırlık aslında pratik değil psikolojiktir. Evlilik öncesi danışmanlık ile geçmişinizin geleceğinizi nasıl etkilediğini analiz edersiniz. Bir dereceye kadar hepimiz çevremizin ve tecrübemizin ürünleriyiz. Evlilik öncesi danışmanlık, sizden, büyürken gördüklerinize veya geçmişte yaşadıklarınıza dayanarak evlilik hakkında herhangi bir izlenim oluşturup oluşturmadığınızı anlamanızı isteyecektir. Evlenmeden önce geçmiş dinamiklerden ve ilişkilerden bahsetmek, bunları irdelemek ve anlamak, insanların daha bilinçli, sağlıklı seçimler yapmalarını ve daha sağlıklı şekillerde ilişki kurmalarını sağlar.

Evlilik öncesi danışmanlık, bir çifte evlendiklerinde ne gibi sorunlarla karşılaşabileceğini görme fırsatı sunar. Her iki tarafın da geçmişlerine bakmalarını, ilişkiye hangi dinamikleri getirebileceklerini ve nasıl başa çıkacaklarını, yaşamın yeni bir evresine girerken yaşayabilecekleri sorunlarla en iyi nasıl baş edebileceklerini düşünmelerini sağlar.

Sağlıklı bir ilişkiye sahip olmak aslında sandığınızdan daha kolaydır. Evliliğin iyi olması ve kötü olması tamamen çiftlerin uzlaşabilmeleri ile ilgilidir. Eşler genellikle şöyle düşünür “değişmesi gereken kişi eşim, ben değil”. “Haksız olan o, ben haklıyım.” Bu yanlış bir zihniyettir aslında. Bir insanı değiştirmek çok zordur, hatta imkânsızdır. Dolayısıyla evliliklerde de herkes kendini değiştirmekten sorumlu olmalıdır, eşinizi değiştirmeyi unutmalısınız. Evlilik karşılıklı etkileşimdir. Karşı taraf size karşı hoşlanmadığınız bir davranışta ya da söylemde bulunuyorsa, öncelikle bakmanız gereken sizin buna nasıl katkı sağladığınızdır. Bu yazıda amaç kocaların, karılarıyla iyi gitmeyen ilişkilerinde neler yapabileceklerine dair tavsiyelerde bulunmaktır.

Peki neler yapılabilir?

1-Dinleyin ve sorular sorun: Karınız size bir şey anlatıyorken, onu can kulağı ile dinleyin ve anlamaya çalışın. Sadece size neyi aktarmaya çalıştığına odaklanın. Bunun bir bilmece olduğunu düşünün ve cevapları da zaten anlatılanın içinde olacak. Eğer anlamadıysanız, sorular sorun, eşinizin bakış açısını anlamaya çalışın. Bunun için dinleyin ve sorgulayın. Çünkü genelde eşler birbirlerine söyledikleri şeyi evet duyarlar ama anlamazlar. Sadece tartışmanın üstesinden gelmeye çalışırlar. Unutmayın ki; kadınlar anlatmak, konuşmak isterler ve anlaşıldıklarını görmek isterler.

2-Ona hediye almak yerine, onunla anı biriktirmeye çalışın: Evet, çoğu kadın mücevherleri sever, ama aynı zamanda eşiyle birlikte anı biriktirmeyi de sever. Eşinize olan sevginizi bir yüzük veya kolye satın alarak anlatmak yerine, ikinizin birlikte keyif alabileceği bir etkinlik planlayarak ta anlatabilirsiniz. Mesela dans dersleri almak, birlikte yemek kurslarına gitmek, fotoğraf çekmek, birlikte eğlenebileceğiniz bir konsere gitmek gibi. Aslında etkinliğin ne olduğu değil, o şeyi birlikte yaptığınız gerçeği onu özel yapan şeydir. Birlikte bir şeyler yapmak satın alabileceğiniz herhangi maddi bir şeyden daha büyük bir bağ oluşturacaktır aranızda.

3-Onların rahatlaması için bir şeyler yapın: Bazen her şeyin etrafımızda dönmediğini unutuyoruz. Karınız bazen sizinle ilgisi olmayan bir şeylere üzülebilir, kendisini üzerindeki sorumluluklar yüzünden stresli hissedebilir, yorgun hissedebilir. Eğer onu yoran çocuklarsa, siz çocukları alıp bir yerlere götürebilir onları oyalayabilirsiniz ve eşiniz de bu sırada kendisine vakit ayırabilir. Eğer yorgunsa ona bir masaj satın alabilirsiniz veya siz yapabilirsiniz. Burada önemli olan şey onun ruhunu ve bedenini biraz rahatlatmasına olanak tanımaktır.

4-Konuşmadan önce düşünün:  Bazen herkes gibi sizde bir şeylere üzülebilir, stresli veya öfkeli olabilirsiniz. Bu eşinizle ilgili olabilir veya olmayabilir. Böyle durumlarda bazen eşimize söylemememiz gereken şeyleri söyleriz ve sonrasında çok geç kalmış oluruz. Söylenmesinin kötü olacağını bilirsiniz ama söylersiniz. Böyle durumlarda özellikle tartışmalarda, bir şey söylemek üzereyken, sadece derin nefes alın, kendinize “bunu söylemem duruma ne fayda sağlayacak” diye sorun. Kısacası düşün,konuş ve mutlu ol.

5- Harekete geçin: Bu en önemli adımdır. Yapılması gereken bir şeyler varsa bunları sana söylenmeden önce yap. Bulaşıkları yıkamak, çöpü atmak, duvara asılacak bir tabloyu asmak vb. şeyler. Yapılacak şeyleri ertelemeyin ve harekete geçin. Göreceksiniz ki birkaç hafta sonra eşiniz bunları gördükçe daha mutlu olacak, sizi takdir edecek, size teşekkür edecek. Ve takdirini göstermek için o da daha çok şeyler yapmaya başlayacak.

Bunların hepsini yapmak mutlu bir evliliğe giden adımlardır, bunları günlük yaşamınıza uygularsanız emin olun ki evliliğiniz doğru ve mutlu bir yöne gidecektir. Kendiniz ve ilişkiniz hakkında daha iyi hissetmeye başlayacaksınız. Daha iyi bir ilişki için eşinize ve kendinize taahhütte bulunmanız gerekir. Bunları birkaç gün yapmakla her şeyin düzeleceğini sanmayın, tabi ki istikrarlı bir şekilde devam etmek gerekir. Dinlemeyi, düşünmeyi ve harekete geçmeyi unutmayın.

 

Anne-oğul ilişkileri gerçekten de karışıktır. Sağlıklı ve sağlıksız yapıda anne-oğul ilişkileri vardır. Bebek doğduğunda annenin bakımına, annesinin onu beslemesine, ihtiyaçlarını karşılamasına ve en önemlisi de sevgisine muhtaçtır. Oğul büyürken bir yandan dünyayı öğrenir, bir yandan da bağımsızlığını tesis eder. Bunlar gerçekleşirken tabi ki annesinin sevgisine, ilgisine, desteğine, bakımına ihtiyaç duyar. Fakat bir annenin, oğlunun adına tüm kararları vermesi, ihtiyaç duysun duymasın her şeyini karşılaması, onun gelişimine uygun yaşam becerileri geliştirmesine izin vermemesi ve devamlı kontrol eden bir yapıda olması onun bağımsızlaşmasını önemli ölçüde zorlaştırır. Bu sağlıklı bir anne-oğul ilişkisi değildir. Bir çocuğun kararlarını verirken devamlı annesinden destek beklemesi de sağlıklı bir ilişki değildir.

Bu sağlıksız ilişkiler sadece anne-oğul üzerinde değil, çevrelerinde sahip oldukları diğer ilişkileri de bozar. Yetişkin bir oğulun iş ilişkilerini, özel ilişkilerini, sosyal ilişkilerini de olumsuz yönde etkiler. Eğer bir oğul evlendikten sonra da eşinden önce annesine öncelik veriyorsa, bu sağlıksız bir ilişkidir. Böyle bir durumda yetişkin oğul, annesine öncelik vermediği için, annesinin beklentilerine karşılık vermediği için suçluluk, pişmanlık ve vicdan azabı vs. hissedebilir. Böyle bir sağlıksız anne-oğul ilişkisi, yetişkin oğulun evlilik ilişkisini de bozar.

Bazı anneler vardır ki aşırı korumacıdırlar. Oğullarını bırakmakta zorlanırlar. Oğullarının kendi hayatlarını kontrol etmelerine izin vermezler. Kendi sorumluluklarını üstlenmelerine engel olurlar. Oğulları evlendiklerinde gelinlerinin, oğullarına nasıl baktıkları konusunda merakta olurlar ve müdahalede bulunurlar.

Anne-oğul ilişkilerinin büyük bir kısmı oğlu daha bebek iken ve büyürken onunla kurduğu ilişkilerden ve sonrasında yaşanmış bir takım durumlardan kaynaklanır. Eğer annenin, kendi eşiyle sağlıklı bir ilişkisi yoksa, eşinden yeteri derecede duygusal olarak destek alamıyorsa veya eşi ölmüş ise o zaman bir erkek olarak en yakınında olan oğluna dönmesi kendisine doğal gelebilir. Örneğin, belki çocuğun babası küçükken annesinden ayrıldı ve erkek çocuk annesinin sahip olduğu tek şeydi. Ya da belki babası öldü ve o da her zaman annesi için üzüldü ve babasının orada olmamasını telafi etmeye çalıştı. Belki babası annesine çok kötü davranıyordu ve kendisi de bu boşluğu alması gerektiğini düşündü. Tabi ki anne de oğlunun tüm bu rolleri almasına izin verdi.

Bazen şöyle bir şeye de rastlanabilir, anne kendi çocukluğunda almış olduğu duygusal yaraları çocukları ile sarmaya çalışır. Eğer ilgisiz ve sevgisiz büyümüş ise bu ihtiyaçlarını patolojik bir şekilde çocukları üzerinden karşılamaya çalışır. Bu da çocuklarına karşı bağımlı bir ilişki geliştirmesini sağlar.

Anne-oğul arasındaki bu sağlıksız ilişki türü oğlunun evliliğinde problemler yaşamasına sebebiyet verir. Yetişkin oğulun eşi, her zaman kendisini kayınvalidesi ile rekabet etmek zorunda hissedebilir. Kayınvalide bu sağlıksız ilişki dolayısıyla, gelinini kendisine rakip olarak görebilir, oğlu elinden alınmış gibi hissedebilir. Tüm bunlarda yetişkin oğulun eşiyle ilişkisini etkiler ve mutsuz bir evliliğe sebebiyet verir.

Genelde erkekler, bir sevgili bulduklarında veya evlendiklerinde anneleri ile nasıl bir ilişki kuracaklarını bilmiyorlar ve çoğu zaman anne-oğul ilişkisi, bazı durumlarda boşanma noktasına kadar evlilik üzerinde büyük bir etkiye sahip oluyor.

Sağlıksız anne-oğul ilişkisine örnekler;

  • Sağlıksız ilişki: Oğlum her zaman beni görmekle yükümlüdür ve beni tüm planlarının önüne koymalıdır.
  • Sağlıklı ilişki: Oğul annesini görmek istiyorsa eğer planları içine alır ve annesi ile uygun bir zaman için randevulaşır.
  • Sağlıksız ilişki: Erkek çocuk, annesini hayal kırıklığına uğratır ve istediği şeyi yapmazsa annesinin kendisine kızacağından veya onunla konuşmayacağından korkar.
  • Sağlıklı ilişki: annesini üzeceğini bildiği bir şeyi söylemek zorunda kalsa bile bunu söylemekte açık olmalıdır. Çünkü annesinin bunun üstesinden gelebilecek bir yapıda olduğunu bilir.

Evliliklerde, sağlıksız anne-oğul ilişkilerinden kaynaklanan problemler çözülebilir. Yapılması gerekenler;

1- Bir sorun olduğunu kabul etmek ve hem bireysel hem de çift olarak bir psikoterapistle görüşerek bu sorunların üstesinden gelme konusunda yardım almaktır.

2- Sınırları belirlemek ve ilk başta küçük küçük adımlar atarak bu sınır ihlalini ortadan kaldırmaya çalışmak gerekir.

Tabi ki bir anne oğulun sağlıklı bir şekilde yakın bir ilişkisinin olması kötü değildir. Aksine annesiyle yakın ilişkileri olan, iyi bir iletişimi olan erkek evlatlar, duygularını daha iyi ifade etmeyi ve anlamayı öğrenirler. Fakat geçilmemesi gereken bir çizgi vardır buna dikkat edilmelidir. Bizim burada bahsettiğimiz ilişki bağlı değil, bağımlı bir ilişkinin sağlıksız olduğudur.

Annelere birkaç tavsiye;

  • Oğullarınızın tercihlerine ve sınırlarına saygı duyarak, onları sevmek ve hayatlarına dahil olmak, onlar büyüdüklerinde de sağlıklı ve yakın bir ilişki kurmanıza yardımcı olur.
  • Güçlü ve de hassas bir oğul yetiştirmek için onu boğmadan, onun sınırlarını ihlal etmeden ona yakın durun.

Evlilik, yaşantıları ve kültürel yapıları farklı olan iki ayrı bireyin aynı zamanı ve mekanı paylaşmasıyla oluşan bir partner ilişkisidir. Aslında bir bakıma kadın ve erkeğin birlikte yaşamaya dair yaptığı bir anlaşmadır. Evlilik ilişkisinin temelinde saygı, sevgi, güven ve bağlılık duyguları yatar. Evliliğin temelindeki bu duygular ne kadar sağlıklı ve sağlamsa, evlilikte o denli sağlıklı olur. Bunun yanı sıra evlilikten beklentiler, evlenilecek kişiden beklentiler, farklılıklar ve tüm bunların farkında olmak vs. evliliğin uzun ömürlü olmasında çok önemlidir. Herkes mutlu olmayı hayal ederek evlenir, aslında kişi yaptığı seçimlerle evliliğindeki mutluluğu ve mutsuzluğu belirler. Evlilikte şüphesiz aşk ve cinsel çekim çok önemlidir fakat evliliğe karar vermeniz sadece bunlara bağlı olmamalıdır.

  • Evliliğinizi aileleriniz onaylıyor mu? Evlilik iki kişi arasında oluyor olsa bile ailelerinde evlendiğini unutmamak gerekiyor. Biz anlaştıktan sonra aileler önemli değil düşüncesi doğru değil.
  • Partnerinizin ailesi ile özellikle annesi ile ilişkisi nasıl? Bağlı mı bağımlı mı? Aileyle olan ilişkiler kişinin evliliğinde de belirleyici oluyor. Ailesini seven ve saygı gösteren kişi eşine de saygı duyar ve genelde iyi eşler olurlar. Patolojik olan kişinin ailesine özellikle de annesine bağımlı olması. Bu durumda evlilikte sıkıntıların yaşanması kaçınılmaz olur.
  • Arkadaşlarınız evliliğinizi onaylıyor mu?
  • Sık sık kavga ediyor veya ayrılıyor musunuz?
  • Kavga ve çatışmalarınızı nasıl çözümlüyorsunuz?
  • Kavga ve ayrılıklarınızın süresi ne kadar oluyor?
  • Onunla birlikteyken kendinizi güvende ve anlaşılmış hissediyor musunuz?
  • Birlikteliğiniz süresince şiddetin herhangi bir türüne maruz kaldınız mı?
  • Alkol ve madde kötüye kullanımı var mı?
  • Birlikteliğiniz yeterince sizi doyuruyor mu? Paylaşımlarınız yeterli mi?
  • İlişkinizde aldatma var mı?

Dolayısıyla evlenmeden önce bu sorulara verdiğiniz cevaplar doğru bir seçim yapıp yapmadığınız konusunda size fikir veriyor olacaktır. Bunun yanı sıra evlenmeden önce eğer çatışmalar, kavgalar, kararsızlıklar yaşıyorsanız ve çözemiyorsanız bir evlilik danışmanından yardım alabilirsiniz.

Gerek sosyal çevremde gerekse işim dolayısıyla etrafımda o kadar fazla narsistik ebeveyn görüyorum ki, onların çocuklarına davranışlarını ve ileride bu çocukların nasıl birer birey olacaklarını üzülerek izliyorum. Yaptıkları şeyler karşısında çok şişirilenini de görüyorum, hiç takdir edilmeyenini de görüyorum. Tartışmasız ikisi de doğru değil. Narsistik ebeveynler çocuklarını, onlara ne olmak istediklerini, ne yapmak istediklerini bile sormadan kendi ihtiyaçlarına göre tıpkı bir oyun hamuru gibi yoğuruyorlar. Narsistik ebeveynler dünyaya getirdikleri çocuklarını bir nesne, bir proje gibi algıladıkları için onları olduğu gibi kabul etmeyip, kendi narsistik ihtiyaçlarına göre şekil ve form vermeye çalışıyorlar. onların başarılarını kendi başarıları gibi görüp, çocuklarının başarısızlıklarına tahammül gösteremiyorlar. Çünkü çocuklarının başarısızlıkları demek kendi başarısızlıkları demektir ve bu da bir narsistik için çok utanç verici bir durumdur. Ne acıdır ki bu çocuklar koşullu seviliyorlar. Yani ebeveynlerinin narsistik ihtiyaçlarını doyurduklarında onaylanıyor ve takdir görüyorlar. Mesela, onların istedikleri notları aldıklarında, onların istedikleri meslekleri seçtklerinde, onların istedikleri evlilikleri yaptıklarında vs. Bu ebeveynler bu şekilde davranarak çocuklarının ileride sosyal yaşantılarında, evlilik yaşantılarında, cinsel yaşantılarında, iş yaşamında, ikili ilişkilerinde nasıl sorunlar yaşayacaklarından haberdar değiller. Bunun için ilk önce kendi durumlarının farkında olmaları ve yardım almaları gerekir.

Erken çocukluk döneminden kaynaklanan şartlanmalarımız, almış olduğumuz yaralar ve hayat hakkındaki yanlış anlamalarımız, ilişkilerimizi etkilemektedir. Peki bu nasıl olmaktadır? Ve kendimizi iyileştirmek için neler yapmak zorundayız?

İlişkilerde yaşadığımız olaylar, bilinçli ve bilinçsiz olarak kendi içimizdekilerin dışa yansımasıdır. İlişkilerimiz yoluyla, geçmişimizi iyileştirmeye kişisel olgunluk seviyemize ulaşmaya çalışırız.

İki insan karşılaştığında, eğer aralarında ortak tek bir yön bile varsa, bu iki kişi arasında köprüler oluşur. Ve bu durum çekim veya kimya uyuşması olarak adlandırılır. Bu köprü hem yakın ilişkilerde hem de yakın olmayan ilişkilerde ortaya çıkar. İki insan arasında ortak bir şey söz konusu değilse bu insanlar birbirlerini önemsemezler, aralarında çekim oluşmaz. Ama eğer bir insan hayatınızda belirirse, ikinizin en azından bir ortak yönü olduğu kesindir.

İnsanlar kendilerini, başkalarının onlara tuttuğu aynalardaki yansımaları ile tanırlar. Bu nasıl bir şeydir? Bazen karşımızdakinde farkına varıpda tepki verdiğimiz bir takım özellikler vardır. Bu özellikler genellikle bilincinde olmadığımız, ama kendimizde var olan veya var olma potansiyeli olan özelliklerdir. Başkasında var olan sevdiğimiz veya sevmediğimiz bu özellikler, bize kendi psikolojik maskemiz hakkında bilgi verebilir. Bizler kişiliğimizin devam ettirmek istediğimiz yönlerini seçer, istemediğimiz yönlerini eleriz. Kendimizde kabul edemediğimiz yönlerimizi ise başkalarına yansıtırız. Bu istemediğimiz yönleri, bazı duyguları, bazı davranışları veya inançları içimizde barındırmak bize çok acı verdiğinde kendimizi bu acılardan korumak içim yansıtma adlı savunma mekanizmasını kullanırız. Ve yansıtmayı kullanmak için yakın ilişkiler çok uygun bir zemindir. Bizler içimizde bize acı veren bu özellikleri inkâr etmekten vazgeçtiğimiz, bilinçaltımızdaki özelliklerimizi kabul ettiğimiz zaman gelişmeye başlar ve daha olgun, sevgi dolu ilişkiler yaşamaya başlarız.

Yargıladığımız, eleştirdiğimiz özellikleri bir başkasında görmek bunları kendimizde görmekten daha kolaydır, bunları kendimizde fark etmemiz ise çok zordur. Kendimizde var olan ve yüzleşmeyi reddettiğimiz özellikleri eşlerimiz bize geri yansıtırlar.

Biriyle birlikte yaşamaya başladığımız zaman, bize acı veren olaylar, ebeveynlerimizle olan ilişkilerimiz, onların ihmalkârlıkları veya işgalleri, çocukken ebeveynlerimiz ile baş etmek için geliştirdiğimiz duygu ve davranış kalıpları su yüzüne çıkar ve ilişkimize yansır. Geçmişimizi bu şekilde iyileştirmeye çalışırız.

Şu andaki davranışlarımızın çoğu geçmişte yaşadıklarımızla ilgilidir. Geçmişte takılı kalıp, bugünü yaşamadığımız için bizler hasta oluruz. Geçmişte takılı kalıp da, çocukluk yaralarımızla hareket edersek eğer, hayatımızdaki insanlar bize olumsuz tepkiler verecektir. Büyüyüp gelişirken, içimizdeki çocukluk yaralarını fark etmeye çalışmak, hayata daha bilinçli bakmaya çalışmak, daha sağlıklı ve olgun ilişkiler kurmamızı sağlayacaktır.

Peki nedir bu çocukluk yaraları? Terk edilmek, reddedilmek, sevilmemek, ilgisizlik, ihmal edilme, beğenilmeme, kıyaslanma vs. tüm bunlar bilinçli dünyamızda veya bilinçdışımızda tamir edilmediği sürece saklı kalacaklardır ve bu yaralar farkında olmadan ikili ilişkilerimize taşınacaklar ve etkili olacaklardır. Bunları fark etmek ve yüzleşmek, daha olgun ilişkiler kurabilmek, daha kaliteli bir hayat geçirebilmek adına çok önem taşımaktadır.

Ruhsal gelişimimiz ve içsel iyileşmemiz adına önemli olan diğer bir önemli nokta da bireyin kendisine değer vermesidir, kendisini sevmesidir. Eğer biz kendimizi sevip, beslemezsek bir başkasının bizim isteklerimizi gerçekleştireceği umuduyla yaşayan, muhtaç bir insan oluruz.

İyi ilişkiler kurabilmemiz için ise kendimizi çok iyi tanımamız, kendimizi her yönümüzle kabul etmemiz ve sevmemiz gerekir. Kendimizi sevmemiz demek, olumlu ve olumsuz yönlerimizle kendimizi kabul etmemiz demektir. Kişiler kendi içlerinde ne kadar bütünlük seviyesine ulaşmışlarsa ilişkilerine o kadar katkıda bulunurlar. Ruhsal açıdan parçalanmış eşlerin birlikteliği tam bir ilişki oluşturmaz. Eğer içimizdeki bütünlüğü oluşturabilirsek, ilişki için de gerekli potansiyeli oluşturmuş oluruz. Bu yüzden kendi güvensizliklerimizi iyileştirmeli, eksikliklerimizden eşimizi sorumlu tutmamalıyız.

İlişkide olduğumuz kişi bizim eksiklik ve ihtiyaçlarımızı karşıladığında kendimizi güvende hissederiz. Fakat karşılamadığında eksik yanlarımızla yüzleşmek ve bunlarla baş etmek zorunda kalırız. Tüm bunlarla baş etmek zorunda kaldığımızda, kendimizi iyileştirmek için bir uzmandan yardım almak çok doğru bir davranış olacaktır.

Çünkü çocuklukta bitirilemeyen bu takılı kaldığımız ve bugüne taşıdığımız bu işler, yetişkin ilişkilerimizde devamlı ortaya çıkacaktır. Ve bizler kendimizin ve eşlerimizin bazı durumlarda neden çeşitli şekilde davrandıklarını anlamlandıramayacağız. Bir ilişkimiz bitip te diğeri başladığında, bu kısır döngünün devam etmesi kaçınılmaz olacaktır.

Çocukluğunuzu ve özellikle de ebeveynlerinizle olan ilişkilerinizi incelemeniz, şu anki aşk ilişkileriniz konusunda size ipuçları verecektir. Eğer şu an içinde bulunduğunuz ilişkiden mutlu değilseniz, yaşamınızın ilk yıllarına bakmanız yararlı olacaktır. Burada sizi yetiştiren kişiler çok fazla etkilidir. Çünkü insanlar kendi haklarındaki ve kurduğu ilişkiler hakkındaki düşüncelerinin çoğunu kendilerini yetiştiren kişilerden öğrenirler. Değerlilik duygusu da erken dönemde ebeveynlerini tutumları ile belirlenir. Bundan dolayıdır ki, ikili ilişkilerinizde eşinize, sevgilinize karşı oluşan tepkileriniz, çocukluğunuzdan kaynaklanan çözülmemiş anlaşmazlıklar ve davranış kalıplarına bağlıdır. Mesela; ailenizden alamadığınız sevgi, onay ve ilgiyi eşinizden almak için belli “davranışlar” gösteriyor olabilirsiniz.

Tutkulu bir aşk hissetmiyor ve “aşık” olmadığınızı düşünüyor olabilirsiniz, bu doğru bir eşle olmadığınız anlamına gelmez. Mesela; ilk başlarda seçilen eşin ruh ikizi olduğu düşünülürken, sonrasında ne oluyor da bunun doğru olmadığı düşünülebiliyor.

Kişinin kendi içerisindeki boşluk duygusu, çocuklukta çözülemeyen ve bugüne taşınan yaralar bu tür hislere sebebiyet veriyor olabilir. Mutlu olmanız için eşinizin, sevgilinizin devamlı üzerinize titremesine gerek yoktur. Gerçek mutluluk ve tatmin kendi içinizdeki gücü arttırmanıza bağlıdır. Olgun ilişkiler ve aşklar ancak bu şekilde yaşanabilir.

Fakat geçmişten kaynaklanan bu yaraları iyileştirmek ve kendi bütünlüğümüzü sağlamakta zaman alacak ve çaba gerektirecek bir durumdur. Eğer hayatınızın geri kalanını mutlu ve kaliteli bir şekilde geçirmek istiyorsanız önce kendinizi tanımanız ve ihtiyaçlarınızı nasıl karşılayacağınızı anlamanız gerekir. Yani “ben kimim?” ve “neye ihtiyacım var?” sorularının cevabını verebilmelisiniz.

 

Kaynak:  Susanne E. Harrill, Külkedisi Terapide, Kuraldışı Yayıncılık,2006

Evlilik Nedir?

Evlilik, aile yaşantıları ve kültürleri farklı olan iki insanın aynı mekanı, aynı zamanı paylaşmaya başlamasıyla oluşan bir partner ilişkisidir. Evlilik, tüm dünyada olduğu gibi toplumumuzda da var olan en önemli ve en temel kurumlardan biridir. Sağlıklı ve mutlu bir evlilikte olması gereken saygı, sevgi, bağlılık ve güven duygularıdır. Bu duyguların eksilmesiyle veya yara almasıyla birlikte evlilik kurumunda anlaşmazlıklar, çatışmalar ve iletişim problemleri çıkabilmekte ve evlilikler sarsılarak boşanma davalarıyla sonuçlanabilmektedir. Boşanma davalarının artması ve evlilik kurumlarının yıkılması dolayısıyla yeni bir kavram olarak evlilik ve çift terapisi, evlilik danışmanlığı alanları doğmuştur.

Evlilik-Çift Terapisi Nedir?

Çift terapisi; birbirleriyle çatışmada olan iki insanın etkileşimini değiştirmek için düzenlenmiş, çiftin uyumlarını bozan davranış biçimlerini tersine çevirmelerine ya da değiştirmelerine destek olan bir psikoterapi biçimidir. Çift terapisi klinikte karşımıza evlilik terapisi olarak çıkar. Evlilik terapisinin duygusal içeriği daha fazladır, daha derin kişilik ve uyum problemleri olan kişilerle, hastalarla ilgilenir. Evlilik terapisi, evliliği kurtarma terapisi değildir. Evlilikte neyin iyi gidip neyin gitmediğinin anlaşıldığı, ne yapılırsa iyi gidebileceğinin konuşulduğu, bundan sonraki yolun beraber mi yoksa ayrı mı gidileceği konusunda verilen kararın netleştiği yerdir.  Evlilik Terapisi’nin amacı; çiftlerin  aralarındaki  iletişim sorunlarını  çözebilmeleri için kendilerine gerekli becerileri kazandırmaya çalışmak, empati ve uyumu arttırarak evlilik ilişkisini düzenlemek, var olan ilişki problemlerini çözebilmelerine yardımcı olmak ve bu sırada eşlerde görülen davranış bozukluklarını ortadan kaldırmaktır.

Evlilik terapisi, çift olarak sürdürebildiği gibi, çiftlerden birinin terapiye gelmeyi kabul etmediği durumlarda bireysel olarak ta sürdürülebilmektedir. Bireysel Evlilik Terapisi var olmakla birlikte çok tercih edilen bir durum değildir. Çünkü tek başına yapılan evlilik terapisinde dengesizlik olur, evlilik sorunları terapistle paylaşılırken diğer kişi dışarıda kalır ve bu haksızlık yaratabilir.

Evlilikte Tehlike Çanları Ne Zaman Çalmaya Başlar?

Evlilikte birçok önemli sorun vardır. Bunların arasında iletişim eksikliği, sorun çözmede kullanılan hatalı yollar, çocuk yetiştirme konusundaki farklı bakış açıları, akraba ilişkileri, mesleki durumlar, ekonomik sorunlar, cinsel hayattaki yetersizlikler ve uygunsuzluklar sayılabilir. Evlilikte çiftler arasında aldatma ve aldatılmaya dair şüpheler artmışsa, boşanma kelimesi çok sık sarf edilir olmuşsa, sevgi, saygı, güven ve bağlılık duygularında eksilme varsa, çiftler arasında çıkan tartışmalar çok sıklaşmışsa ve sonucunda kavgaya dönüşüyorsa, çiftler birbirlerine artık yeteri kadar zaman ayırmıyorlarsa, cinsel yaşamda uygunsuzluklar ve tatminsizlikler başlamış ise, özel günler hatırlanmaz olmuş ve çiftler birbirlerine iltifat etmiyorlarsa,evlilikte güç ve otorite savaşları başladıysa; o evlilik için tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.  Fakat bu durumu düzeltmek elimizdedir, önemli olan değişimi ne yönde istediğimiz ve gerekli olan sorumluluğu alabilmemizdir.

Cinsel  Sorunların Evlilik Sorunları Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Evlilikte sorunlara yol açan cinsel sorunlar arasında; kadınlarda vajinismus, anorgazmi, cinsel isteksizlik, erkeklerde; erken boşalma, iktidarsızlık, cinsel isteksizlik sayılabilir. Çiftler arasındaki cinsel sorunlara baktığımızda evlilik sorunlarının bu tür problemlere yol açabildiğini görebildiğimiz gibi, cinsel sorunların da aynı şekilde evlilik-ilişki problemlerine yol açtığını görebiliriz. Cinsel sorunlar evlilik sorunlarının sebebi olabileceği gibi aynı zamanda sonucu da olabilir. Böyle bir durumda cinsel problemleri halledebilmek için öncesinde ilişkisel problemleri çözüme kavuşturmak gerekir. Örneğin; erkek, evlilik ilişkisinde karısının dominant olduğunu görüyor ve bundan rahatsızlık duyuyorsa, eşine içten içe bir düşmanlığı varsa, evlilik içerisinde kendini rahat bir şekilde ifade edemiyorsa ve cinsel tatminin eşi için ne kadar önemli olduğunu biliyor ise, bu erkek karısından intikam almak için boşalmasını geciktirmeyecek bu şekilde hem karısını hemde kendisini bilinçdışı olarak cezalandıracaktır.   İlişkisel sorunların, cinsel sorunları nasıl doğurduğu bu örnekle ifade edilmiştir. Bu problemi çözebilmek için ilk önce çiftler arasındaki ilişki problemine odaklanmak gerekecektir.

Son olarak; evlilik içerisinde çok çeşitli problemlerle karşı karşıya kalınabilir. Önemli olan saygı, sevgi, güven, anlayış ve hoşgörü içerisinde, sorunların çözüm yollarını aramaktır.

Sadece cinselliğin var olduğu veya tam tersi cinselliğin hiç olmadığı ve bu şekilde süren evliliklerin sayısı çok fazladır. Bu tür evlilikler evet vardır, fakat bu genelleme yapılacak bir durum değil, özel bir durumdur. Bu tarz ilişkilerin olduğu evlilikler sağlıklı ve ideal evlilikler değildir ve bu evliliklerde günün birinde çeşitli şekillerde sorunlar ortaya çıkacaktır.

Bu tür evliliklerin neden var olduğu ve nasıl yürüdüğü konusunda tek bir sebep söylemek doğru değildir. Bu tür evliliklerin birçok nedeni olabilir ve incelenmesi gereken birçok nokta vardır. Çiftin ruhsal durumu, kişilik yapılanmaları, ilgi ve ihtiyaçları, çiftin birbiriyle olan etkileşimleri, iletişimleri, birbirleri ile yapmış oldukları sözlü ve yazılı olmayan duygusal ve bilinç dışı anlaşmaları, çiftin orijinal ailelerinden getirdikleri, anne-babalarının evliliklerinde neler gördükleri yani nesiller arası aktarım, evlilikten ne anladıkları, evliliğe nasıl bir anlam yükledikleri ve daha birçok şey birer belirleyici ve sebeptir.

Evlilikte sadece cinsel veya ruhsal olarak değil, her iki alanda da doyum sağlamak gerekir. İdeal ve sağlıklı bir evlilik, duygu ve düşüncelerin paylaşılabildiği, sorumlulukların paylaşılabildiği, ekonomik konular olsun, çocuk varsa çocuklarla ilgili konular olsun tüm bunlarda mutabakata varılabilen evliliklerdir. Bunun yanı sıra güç ve otorite savaşlarının olmadığı, evlilikteki önceliklerin sağlıklı bir şekilde sıralanabildiği, boş zamanların birlikte ve kaliteli bir şekilde geçirilebildiği ve çok önemlidir ki cinselliğin paylaşıldığı evlilikler olmalıdır. Biz bu tür evliliklere ideal ve doyum sağlanabilen evlilikler diyebiliriz.

Evliliğin sağlam temeller üzerine oturabilmesi saygı, sevgi ve güven ayaklarının var olabilmesine bağlıdır. Bu üç temel ayak evliliğin olmazsa olmazlarıdır. Bu ayaklardan bir eksikse eğer, o evlilik sağlam bir temel üzerine inşa edilememiş olacak ve çatırdayarak yıkılacaktır.

Bunun yanı sıra evlilikte bağlılık, yakınlık ve tutku da diğer üç önemli unsurdur. Bağlılık çiftlerin birbirlerine ve evliliklerine olan sadakatleri ile ilgileri verdikleri sözdür.

Yakınlıkla söylemek istediğimiz şey, bir çeşit bağlılık hissi, huzur, eşinin mutluluğunu isteme, ihtiyaç duyduğu zamanlarda yanında olabilme, karşılıklı anlayış, hoşgörü, destek verme, empati duyma vs. olarak tanımlanabilir. Bu duygular ilişkide sıcaklık duymaya yol açan şeylerdir. Bazı insanlar yakınlık kurmakta zorlanabilirler, yukarıda da bahsettiğimiz gibi evliliklerinde cinsellik yaşayabilirler fakat bunun dışında başka türlü paylaşımları ve yakınlık duydukları bir alan yoktur. Kişiler yakınlık kuramıyorlarsa bunun birçok sebebi ve bu kişilerin birçok korkuları olabilir. Örneğin, duygulardan korkulabilir, öfkelerinin ortaya çıkmalarından korkabilirler, kontrolü kaybetme veya kontrol edilme korkusu yaşayabilirler, terk edilme, reddedilme korkuları yaşayabilirler.

Diğer önemli unsurlardan olan tutku, yoğun bir fiziksel uyarılma durumudur. Romantizm, cinsellik, fiziki çekicilik, diğeriyle olma arzusu olarak ta tanımlanabilir. Bu üç öğeden herhangi biri veya ikisi olmazsa o evlilik yürüyebilir, fakat doyum sağlanamayan evlilikler olur ve çeşitli problemler yaşanabilir.

Sadece cinselliğin var olduğu ve ruhsal anlamda bir doyumun sağlanmadığı veya tam tersi olduğu bu tür evlilikler bazı durumlarda sürebilmektedir. Ne olursa olsun, kişi evlilik şemsiyesi altında güvende hissettiği için bu tür bir evliliğe katlanıyor olabilir, yalnız kalmaktan korkuyor olabilir, ekonomik sebeplerden dolayı ayrılamıyor olabilir, kişilik özellikleri buna müsaade etmeyebilir, beraberliğini sürdürmesi çevre baskısından ve kültürel yapıdan kaynaklanıyor olabilir, çocukların varlığı zorlayıcı bşr etken olabilir vb.  Fakat tüm bunlara rağmen, sağlıklı ve ideal bir evliliğe ulaşabilmek için ve tam bir doyum sağlayabilmek için, doğru kararlar alınabilmelidir. Aksi takdirde evlilik içerisinde bulunan çiftler farkında olmadan hem kendine, hem de eşine zarar verebilir.